Ringvorlesung Kritische Türkeistudien
Öffentliche Ringvorlesung "Kritische Türkeistudien" SoSe 2017
Im Sommersemester 2017 fand am Institut für Turkistik unter der Leitung von Prof. Dr. Kader Konuk die öffentliche Ringvorlesung "Kritische Türkeistudien" statt. Die Vorträge aus unterschiedlichsten wissenschaftlichen Disziplinen beleuchten die Wissenschaftsfreiheit als unverzichtbaren Bestandteil für demokratische Prozesse und die Bedeutung von Kritik für den Erkenntnisfortschritt.
Assoc. Prof. Dr. Aslı Vatansever, Soziologin, Leibniz-Zentrum Moderner Orient (ZMO) Turkey’s Academic Sweatshops and their Complicity with the State
The recent developments in Turkey offer an exceptionally rich laboratory for the study of academic precarization. In addition to the global trend toward casualization and economic precarization of academic labor in neoliberal times, academics in Turkey are also faced with constant insecurity on political grounds, as the case of the Academics for Peace demonstrates. In Turkey, under an increasingly autocratic neoliberal regime, the inherent commercialization mechanisms of capitalist labor markets are also utilized for the purpose of political intimidation. The universities conspire with the state in the oppression of oppositional voices and put their decisive authority over the job security of academics to the service of the state. Here, we see a double pressure mechanism of economic and political precarization, which is buttressed and legitimized by the deeply-rooted anti-intellectualism within the Turkish society. Thus, oppositional academics in Turkey are subject to a triple pressure mechanism, consisting of economic and political precarization, and socio-cultural marginalization.
Zum Video gelagen Sie hier (03.05.2017).
Ass. Prof. Dr. Meltem Gürle, Literaturwissenschaftlerin,Boğaziçi Üniversitesi, Lehrbeauftragte UDE Demokrasi ve Oluşum Romanı
Goethe’nin Wilhelm Meister’iyle başladığı varsayılan Bildungsroman (oluşum romanı) geleneği, anlatının merkezinde duran ana karakterin genç yaşından itibaren değişik tecrübelerden geçerek bir öğrenme sürecine tabi olmasını ve birtakım yanılgılardan sonra toplumsallaşarak bir yetişkin haline gelmesini anlatır. Oluşum romanının konu aldığı bu değişim, yani bireyin toplumsallaşmasıyla nihayete eren bu süreç, aynı zamanda idealize edilmiş bir demokrasinin resmidir. Modern insan sınırlı özel alanının dışına çıkacak ve kamusal alanda boy göstererek kendisiyle eşit haklara sahip olan ama kendisine benzemeyen bireylerle karşılaşacaktır. Oluşum romanının algısına göre, toplumun bekası bu karşılaşmanın sürekliliğine bağlıdır, çünkü bunun sonucunda gelişecek olan “vatandaşlık” hali demokrasinin yegâne garantisidir.
Kuruluş yıllarından itibaren, gerçek bir demokrasi yerine “otoriter bir liberalizmin” benimsendiği Türkiye’de, modernleşme projesini hızlı bir şekilde yerleştirmek amacını güden devletin kamusal alanı işgal ettiğine şahit oluruz. Osmanlı’dan devralınan otoriter siyasi gelenek, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki reform döneminde olduğu gibi, şu anda da hükmünü sürdürmekte ve bireylerin vatandaş olabilmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir.
Bu nedenle, bireyin toplumsallaşması ve böylelikle toplumu da dönüştürmesi fikri üzerine kurulu olan Bildungsroman, Türkiye’de bambaşka bir şekil almış ve Avrupa romanına damgasını vuran “yetişkinlik anlatısı” burada karşılığını bulamamıştır. Kendi içine kapanan ve toplumdan kopan karakterler kadar, sembolik/soyut birer varlığa dönüşerek siyasileşenler ya da “sonsuz bir çocukluğa” sığınarak orada teselli bulmak isteyenlerin hikayelerini anlatan Türkiyeli oluşum romanı, aynı zamanda bu ülkenin demokrasi ile sınavının da hikayesi haline gelmiştir.
Zum Video gelangen Sie hier (10.05.2017).
Dr. Meral Camcı, Translationswissenschaftlerin, Philipp-Schwartz-Stipendiatin, Universität Mainz Türkiye Bağlamı'nda Edebiyat Çevirisi ve Manipülatif bir Etmen Olarak İdeoloji
Bu sunumda, Türkiye’de özellikle belirli siyasi ve ideolojik baskı dönemlerinden örneklerle çeviride sansür olgusu ve yönlendirmeye örnekler sunulacaktır. Sansür ve yönlendirme, ideolojinin çeviri süreçleri ve kararları üzerindeki belirleyici rolünü gösteren olgulardır.
Bu noktada, çevirinin toplumsal ve siyasal süreçlerden bağımsız salt dilsel bir olgu olmadığı, çevirmenin de içinde hareket ettiği toplumsal yaşamın bir bileşeni ve eyleyeni olarak, çeviri kararlarından ibaret olan çeviri sürecini toplumsal yaşamın diğer bileşenleriyle etkileşim halinde sürdürdüğü, çevirinin toplumsal bir eylemlilik olduğu çeşitli temsili örnekler ve metinlerle birlikte açımlanacaktır. Çeviri, çevirmen ve çeviri ürün yeniden tanımlanacaktır.
Sonuç olarak değişen çeviri, çevirmen ve çeviri ürün tanımları ve örnekler üzerinden, çeviribilimde güncel kuramsal yaklaşımlar ışığında, Türkiye’de edebiyat ve sosyalbilim metinleri çevirisinin geniş bağlam içindeki kapladığı politik anlam alanı ortaya konacaktır.
Zum Video gelangen Sie hier (10.05.2017).
Dr. Hilal Alkan, Soziologin, Leibniz-Zentrum Moderner Orient (ZMO) Sexual Politics of the Turkish State in the Kurdish Conflict
This talk is about the gender and sexuality regime of the ongoing war in Turkey. This regime finds its expression not only in the material proceedings of the war but also at the level of representation—two levels that often collide into and always nurture each other. In order to understand the current regime, this talk investigates three dominant representations of Kurdish women and follow their transformation in dialog with the Kurdish Women’s Liberation Movement and the Turkish state’s changing warfare. These three representations are of ‘the freedom fighter’, ‘the woman who needs saving’ and ‘the degraded terrorist’. In these representations, sexuality plays a prominent role because Kurdish women are constructed as having an always over present sexuality. Whether it is the ‘modest’ sexuality of the mother or the ‘uncontrollable desire’ of the childless guerrilla, women are addressed and targeted in their corporeal capacities. How this targeting has shifted during the current state of emergency is what this talk aims to clarify.
Zum Video gelangen Sie hier (17.05.2017).
Can Evren, Anthropologe, Duke University, PhD Candidate Modern Türk Futbolunun Batı Alman Babası: Türkiye’de Alman Hayranlığı ve Savaş Sonrası Batı Alman Kimliğinin Karşılıklı Kuruluşu
Bu konuşmada, 1978-1984 arası Federal Almanya Milli Takım teknik direktörlüğü yapmış, 1984 yılında Türkiye’ye çalışmaya gelmiş ve 1989 yılına kadar hem Galatasaray Futbol Takımı’nın teknik direktörlüğünü hem Türkiye Futbol Federasyonu’nun başdanışmanlığını yapmış Josef Derwall’in (1927-2007) hayat hikâyesini anlatacağım. 2007 yılında öldüğünde, New York Times onu “Türkiye’ye modern futbolu tanıtan adam,” “Türkiye’de modern futbolun babası” olarak tanımlamıştı. Hem Batı Almanya’da hem Türkiye’de meşhur olan Derwall’i merceğe alarak, hem Türkiye’de Almanya’ya duyulan hayranlığın tarihsel anlamlarını hem de İkinci Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda savaşmış Derwall’in Türkiye’ye duyduğu yakınlığın, çağdaş Almanya tarihindeki tarihsel-sosyolojik anlamlarını inceleyeceğim. Genellikle misafir işçi göçü üzerinden gündeme gelen 1960 sonrası Almanya-Türkiye ilişkilerini, Türkiye’ye çalışmaya giden Alman bir profesyonelin açısından görmek bize neler kazandırabilir?
Zum Video gelangen Sie hier (24.05.2017).
Zum Radiobeitrag „Die Türkei im sportpolitischen Clinch mit Europa“ von Herrn Evren gelangen Sie unter folgendem Link.
Den Zeitungbeitrag „Eroberer Europas" finden Sie hier.
Dr. Ayşe Çavdar, Anthropologin, Käte Hamburger Kolleg Duisburg What did 'Urban Transformation' change?
What does the "gated community" lifestyle mean for the city?
The housing policy of the AKP is symbolized by the increasing number of gated communities in the towns, and the particular gated community management practices developed by the AKP during recent years. Through gated communities, which the TOKI builds mostly via a public-private partnership model based on the hypothetical class hierarchy as seen by its administrators, the AKP promotes and regulates an urban and administrative landscape based on the fragmentation of the urban space.
What did the city lose along with the gecekondu neighborhoods?
At the beginning of the 2000s, just before the AKP became the government, there were 2,200,000 gecekondus all over Turkey (Keleş 2004: 561; Yeltekin 2010: 20). Consequently, with its ambitious urban transformation projects in gecekondu neighborhoods, the TOKI have become the chief decision maker on the futures of the people living in these areas, bypassing local municipalities in the urban plans. Although these projects aim, at first glance, to provide 'healthy' housing for the lower classes, on almost every occasion they ended with the relocation of lower classes from city centers to gated mass housing areas in the urban periphery.
Zum Video gelangen Sie hier (31.05.2017).
Dr. Bediz Yılmaz Bayraktar, Urbanistin, Philipp-Schwartz-Stipendiatin, Universität Osnabrück Three Moments of a Struggle against Urban Renewal in Mersin: Intervention-Resistance-Imagination
This presentation is about a struggle that is a unique example among the stories of resistance against Turkey's Public Housing Agency, known as TOKI. TOKI has become a "total institution" as a result of the legal regulations introduced in 2003. In consequence, the agency has assumed an omnipotent and unquestioned position within urban planning and construction in Turkey. Unlike most urban transformation projects realized conjointly by TOKI and district municipalities, in one outstanding case, the Akdeniz district of Mersin has taken a leading role in battling against TOKİ. The presentation will elucidate the methods used by this municipality against TOKİ, an agency hitherto thought of as invincible.
Zum Video gelangen Sie hier (31.05.2017).
Assoc. Prof. Dr. Mehmet Rauf Kesici, Ökonom, Philipp-Schwartz-Stipendiat, Universität Duisburg-Essen Tek Parti İktidarında Emek Piyasaları ve İstihdam Politikaları: Türkiye’de AKP Dönemi
Türkiye emek piyasalarını ve istihdam politikalarını mercek altına aldığım bu sunum üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, emek piyasalarına ilişkin belli başlı göstergelerin 2000'li yıllardaki seyrini ve bu alandaki belli başlı sorunları nitelik ve nicelik boyutlarıyla ifade ediyorum. İkinci bölümde, bu süreçte emek piyasalarında yaşanan sorunların nedenlerini ortaya koyuyorum. Zira Türkiye emek piyasalarındaki bu sorunlar bugün artık oldukça görünür hale gelmiştir. Üçüncü bölümde ise, bu sorunların çözümü için, yaklaşık on beş yıldır tek başına iktidarda olan, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) aldığı önlemleri ve uyguladığı istihdam politikalarını tartışmaya açıyorum.
Zum Video gelangen Sie hier (14.06.2017).
Dr. Halil Ibrahim Yenigün, PhD-Fellow, EUME-Stipendiat, Transregionale Studien der Freien Universität Berlin The New Antinomies of the Islamic Movement in Post-Gezi Turkey: Islamism vs. Muslimism
Turkish Islamism emerged as an oppositional force to the modernizing yet repressive secularism during the Republican era (1923-). As Islamists' upward mobility to economic and political power was thwarted, they deployed Islam as a vocabulary to demand a just order against secularism and "Western imperialism." The Justice and Development Party (AKP), although an heir to the Turkish Islamist movement, managed to come to power in 2002 after dropping Islamism for religious conservatism. This shift proved to be a winning formula and was widely hailed as a successful model of religious democracy by many observers inside and outside Turkey. However, many were taken aback as AKP abruptly seemed to have gone back to Islamism with its top-down Islamization policies as well as the increasing pan-Islamist undertones in its foreign policy from its third term onwards.
How can then these vacillations of AKP's ideology be best characterized? Has AKP been pursuing a hidden agenda all along during its hard slog to power as many cynics believed, or has there been a new configuration in the making since 2011? In this talk, the AKP's wavering ideological configurations will be analyzed with reference to an antinomy of Islamism vs. Muslimism, which is a quest for power to pursue Muslim interests worldwide as opposed to an Islamically motivated pursuit of rights and justice.
Zum Video gelangen Sie hier (21.06.2017).
Dr. Çetin Gürer, Soziologe, Philipp-Schwartz-Stipendiat, Universität BremenKürt Messelesi: Barış Politikalarının Sonuçsuzluğu ve Gelecek Tasarımları
Yeni savaş sarmalında Kürt Sorunu ve Çözüm Olanağı
Dünyanın büyük bölümünde, uzun yıllara yayılan silahlı çatışmalar yaşanıyor. Türk ordu güçleri ile PKK gerillaları arasında yaşanan silahlı çatışmalar da bunlardan biri. 1984 yılında başlayan savaş, çatışmanın sürekliliği, yoğunluğu ve yol açtığı kayıplar açısından dünyadaki uzun erimli savaşlardan biri olma özelliği gösteriyor. 2013-2015 yılları arasında iktidar partisi AKP ile PKK arasında açık ve resmi yollardan yürütülen barış ve müzakere sürecindeki ateşkes sayesinde silahlı çatışmalar bitme noktasına gelmişken, sürecin kalıcı bir barış antlaşmasıyla sonuçlanmaması, çok daha kanlı yeni bir savaş dönemi doğurdu ve bu çok şiddetli bir biçimde devam etmektedir.
Türkiye'deki Kürt sorunu ve çözümü ve de PKK ile devlet güçleri arasındaki çatışmaları inceleyen pek çok araştırmanın yanı sıra uluslararası araştırmalar da Kürt sorununun askeri, polisiye, şiddet yöntemi ile çözülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Çatışan tarafların da defaeten "çatışma ve şiddetin bir çözüm getirmeyeceği" yönündeki beyanlarına rağmen, geçerli olana değil, geçersizliği kanıtlı araçlara yeniden ve yeniden müracaat ediliyor. Savaş ve şiddet, bu geçersiz yöntem sorunu çözmek bir yana olası çözüm umutlarını da tamamen yok edip daha karmaşık bir duruma dönüştürmektedir.
Bu sunum, Kürt sorunun demokratik ve siyasal yollardan çözümüne odaklanmaktadır. Will Kymlicka, Charles Taylor ve Jürgen Habermas gibi yazarların cevabını aradığı "homojen bir devlet ve devlet ulusu (state nation) anlayışı ile farklı uluslardan gruplar, aynı devlet çatısı altında bir arada yaşayabilir mi ve nasıl yaşayabilir" sorusundan hareketle, barışçıl, demokratik ve eşit haklara dayalı bir "ortak yaşam" Türkiye'de hala mümkün müdür sorusu üzerinde durmaktadır. Kürt siyasal hareketinin geleceğe dönük bir ortak yaşam modeli olarak sunduğu "demokratik özerklik" çözüm modelini, aktör yönelimli sosyolojik bir yöntemle incelemektedir. Ve bu modeli dünyadaki benzer, teritoryal özerklik örnekleri ile karşılaştırmaktadır.
Zum Video gelangen Sie hier (05.07.2017).
Assoc. Prof. Dr. Zeynep Kıvılcım, Rechtswissenschaftlerin, Universität Göttingen Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu
Seminerde Avrupa ve ABD dahil olmak üzere tüm dünyada insan hakları söylemi dahil liberal demokrasiden uzaklaşarak güçlenen popülist otoriter rejimlere kitlesel desteğin arttığı bir dönemde olağanüstü hal rejimiyle yönetilen Türkiye'de insan hakları sorunu eleştirel ve feminist bir perspektifle tarihsel, hukuki ve toplumsal muhalefet yönleriyle tartışılacaktır.
Dr. Hilmi Tezgör, Lehrbeauftragter, Universität Duisburg-Essen Kemal Tahir Polisiyeleri
Kemal Tahir (1910-1973) hiç kuşkusuz Türk Edebiyatı'nın en büyük romancılarından bir tanesiydi. Yola şiirle çıkan, sonra öyküye geçen ama en çok roman üzerinde yoğunlaşan Kemal Tahir bu türe büyük önem vermiş, Türk romanının nasıl olması gerektiği üzerinde çok düşünmüştü. Onun hakkındaki bugüne dek süren tartışmalar ve yorumlar büyük oranda, yazdığı 19 roman üzerinden gerçekleşmektedir. Kemal Tahir romanlarıyla Türk toplumunun siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına ayna tutmuştur. Bu yönüyle yazar, Cumhuriyet dönemi edebiyatında toplum mühendisliği bakımından da önemli bir yere sahiptir.
Esir Şehir Üçlemesi, Yorgun Savaşçı, Bir Mülkiyet Kalesi, Devlet Ana gibi çok tanınan romanlarının yanında yazarın pek bilinmeyen yönü, onun polisiye sevgisi, hatta polisiye yazarlığıdır. Amerikalı yazar Mickey Spillane, Türkiye’de de inanılmaz satış rakamlarına ulaşan Mike Hammer serisine devam etmeyeceğini açıklayınca, bu kitapları basan Çağlayan Yayınevi çareyi, bu kitapları çevirmiş olan Kemal Tahir’e yepyeni maceralar yazdırmakta bulur. Tahir bu teklifi kabul eder, takma isimle dört tane ‘Mayk Hammer’ romanı yazar ve bu kitaplar da okurlardan büyük ilgi görür. Bu konuşma Kemal Tahir’in yazmış olduğu bu polisiye romanlar üzerinde yoğunlaşacaktır.
Zum Video gelangen Sie hier (19.07.2017).